anqeL
Paylaşımcı Üye
- Katılım
- 28 Eyl 2023
- Mesajlar
- 1,087
- Tepki
- 86
Perdenin zorba'sı bir tür ilkel toprak ve doğa adamının en görkemli sinemasal yansıması. Köylüden ihtilalciye ressamdan büyücüye boksörden boğa güreşçisine gangsterden kovboya her rolü kendi kişiliğini katarak oynayabilen aynı kolaylıkla Onassis Notre Dame'ın kamburu Gauguin Papa veya Hazret-i Hamza olabilen ve 60 yıllık mesleğine 100 film sığdıran büyük oyuncu.
Meksika'da Chiuhaha kasabasında doğduğu kesin. Annesinin Meksikalı babasının İrlandalı olduğu da. Ancak mesleklere gelince çelişkili bilgiler var. Annesinin Pancho Villa'nın yanında savaşmış sert bir kadın bir "soldadera" olduğu söylenir. Babası ise bir söylentiye göre bir kameraman bir diğerine göreyse mevsimlik işçi olarak işe başlayıp sonradan holywood'un ilk günlerinde bir hayvanat bahçesi kuran bir serüvencidir. Karmaşık kökenleri ve Latin/Anglo-Sakson karışımı kanı onun ilerde hemen her ırktan ve kökenden kişilikleri rahatlıkla oynamasını sağlayacaktır. Quinn gerçek ve eksiksiz bir dünya vatandaşıdır.
İlk gençliğinde boğa güreşine merak sarar arenaya çıkar. Sonra 1936'da sinemaya adım atar. İlk filmlerindeki çok küçük rollerini zaman içinde büyük rollere çevirir. Ama bu Meksikalı kızılderili veya gangster rolleri ona şöhretin yolunu açacak gibi değildir. O yıllardaki asıl başarısı 1936'da The Plainsman -Ovalar Kaplanı iki yıl sonra The Buccaneer - Korsan ertesi yıl da Union Pasific- Pasifik Ekspresi filmlerinde rol aldığı ünlü yönetmen Cecil B. de Mille'in evlat edindiği kızı Katharine de Mille'in kalbini çalarak onunla evlenmesidir. Ama bu bile 1930'ların sonlarında Quinn'e bekledigi ünü getirmeyecektir.
Savaş yıllarında Paramount'tan ayrılıp Warner Bros ve FOX'la çalışır. Rollerinin önemi çok yavaş biçimde artmaktadır. Sert giderek çirkin fiziğinin ardında saklı o müthiş dinamizmi henüz bilinmediği için yönetmenler ona önemli rolleri lâyık görmezler. Blood and Sand - Kanlı Meydan They Died with their Boots On - Sayılı Kahramanlar The Oxbow İncident- Oxbow Olayı Buffalo Bill gibi filmlerde hep asıl kahramanın yanıbaşındaki adam veya adamlardan biridir. Sayılı Kahramanlar'da kızılderili şef Crazy Horse veya Bataan'a Dönüş'teki Filipinli savaşçı rollerine aynı inandırıcılığı katabilmektedir.
Sinemadan beklediğini bulamayan Quinn Broadway'e yönelir orda "İhtiras Tramvayı" oyununda Marlon Brando'nun yerini alarak eşit düzeyde başarı kazanır. 1951'de üç yıllık bir ayrılıktan sonra Hollywood'a döndüğünde şansı artmış gibidir. Robert Rossen'ın şaşırtıcı boğa güreşi filmi The Brave Bulls - Kanlı Kılıç'ta başarı kazanır. Hemen ardından Meksika kökenlerini hatırlayan Elia Kazan tarafından Viva Zapata'da marlon brando/Zapata'nın kardeşini oynamak için seçilir. İki oyuncu da Oscar adayı olarak Broadway'deki rekabetlerini sürdürürler. (Zaten sette de pek anlaşamadıkları hem Kazan'ın hem de Brando'nun anılarında yazlıdır.)
Bu ilk raundu Quinn kazanır yardımcı oyuncu olarak heykelciği kucaklar. Dört yıl sonra da Minnelli'nin Lust for Life - Ölmeyen İnsanlar'ındaki Gauguin rolüyle ikinci yardımcı oyuncu Oscar'ını alacaktır. Ancak Brando sonraları iki baş oyuncu Oscar'ıyla elbette bu yarışı önde bitirir.
İlk Oscar'ı Quinn'in şansını artırır. Art arda Ride Wayuero - İki Aşk Arasında Blowing Wild - Müthiş Mücadele gibi gösterişli western'lerde Robert Taylor Ava Gardner Gary CooperBarbara Stanwyck gibi starlarla ve eşit düzeyde rollerde oynar. Avrupa sinemasının ilgisini çeker. federico fellini'nin ilk büyük filmi La-Strada -Sonsuz Sokaklar'da nefes kesici bir Zampano olur. Küçücük bebek kadın Gelsomina'ya tutulan gezginci dev gösteri adamı. İtalya'da çevrilen bir Hun İmparatoru Attila'da Attila olur uluslararası yapım Ulysses - Kral Ülis'in Maceraları'nda ise kralın en yakın arkadaşı.
Fransız yapımı bir Notre Dame' ın Kamburu'nda Gina Lollobrigida'nın oynadığı Esmeralda'ya vurulan kambur Quasimodo olur. Yeniden Hollywood'a dönüp Lust for Life - Ölmeyen İnsanlar'la ikinci Oscar'ını alır. O artık büyük bir yıldız ve uluslararası bir stardır.
Quinn bundan sonra o ünlü etnik portreler galerisini açar. Wild is the Wind - Vahşi Aşk'ta Anna Magnani Hot Spell'de Shirley Booth Black Orchid - Siyah Orkide'de Sophia Loren'in karşısında hep İtalyan kökenlileri oynar. Last Train from Gun Hill - Kan Davasının Sonu Warlock - Korkunç Mücadele; Hellen in Pink Tights- Korkunç Kumpanya gibi klâsikleşen western'lerde bu türün kalıplarını aşan incelikli kişilikler çizer. Kayınpederi De Mille'in hastalanması üzerine onun başladığı The Buccaneer - Karsan filmini (ikinci çevrim) yönetmen olarak tamamlar. (Bu alandaki tek denemesi.) 1960'larda Nicholas Ray'in The Savage İnnocents-Vahşi Masumlar'ında Eskimo olur.
Arabistanlı Lawrence'in Bedevi şeyhi Barabbas'ın Barabbas'ı Zorba the Greek - Zorba'nın Yunanlı ermiş Zorba'sı hep odur. Cacoyannis'in filminde bu ünlü Nikos Kazancakis kahramanına yaşam sevgisi Akdeniz felsefesi sirtaki adımları ve uzo tutkusuyla karışık müthiş bir canlılık getirir ve son Oscar adaylığını kazanır. Bu rol onun sağduyulu ayakları yere basan ama aynı ölçüde hülyalı ve duygusal toprak adamları kimliğinin zirvesidir. Artık daha öteye gitmesi nerdeyse olanaksızdır.
Nitekim gidemez de. Ama hep dener. Daha iyisini değilse de farklısını özgün ve yeni olanını yapmak için uğraşır. The Guns of Navarone - Navaron'un Topları Lost Command-Zafer Yolları The Twenty Fifth Hour- Yirmibeşinci Saat The Rover-Maceralar Beldesi The Magus-Büyücü The Marseilles Contrad -Ölüm Anlaşması gibi uluslararası yapımlarda oynar. İsviçreli yazar Frederich Durrenmatt'tan uyarlanan The Visit-Ziyaret'te (1963) eşlik ettiği Ingrid Bergman'ı beş yıl sonra A Walk in the Spring Rain - Bahar Yağmuru'nda yeniden bulur.
Anna Magnani ile yeniden karşılaşması ise Stanley Kramer'ın The Secret of Santa Vittoria - Kasabanın Sırrı'nda gerçekleşir. Baba'nın açtığı furyada The Don is Dead - Baba Öldü'de kendi Corleone'sini yaratırken The Shoes of the Fisherman'da Papa The Message - Çağrı'da Hazret-i Muhammed'in dava ve inanç dostu Hamza The Greek Tycon -Akdenizli'de armatör Onassis olur.
70'lerdeki filmleri gösterişli ama koftur. 80'lerde ise hep eski başarılarını yineler gibidir. Lion of the Desert - Çöl Aslanı Çağrı'nın başarısını yinelemek isteyen Mustafa Akkad'ın kotardığı bir İslam usulü üstün yapım The Richest Man in the World yine Onassis'i oynadığı bir TV dizisidir. 90'lara ise The Revenge-İntikam Ghosts Can't Do It - Hayaletler Beceremez gibi gerçek facialarla girer. Acaba en küçük bir seçme duygusu kalmamışçasına bunamış mıdır? Üç eşinden olan toplam sekiz çocuğuna bakmak için paraya bu derece gereksinmesi mi vardır? Yoksa hep hayalini kurduğu (ve sonunda gerçekleştiremediği) bir Picasso'nun hayatı projesi için sermaye mi toplamaya çalışmaktadır?
Ancak Quinn tükenmiş değildir. Nitekim son yıllarda kimi genç ve özgün yönetmenlerin filmlerinde küçük ama çarpıcı roller almayı ve bu filmlere değer katmayı sürdürür. Spike Lee'nin Jungle Fever John McTiernan'ın The Last Action Hero - Son Muhtefem Kahraman Alexander Rockwell'in Somebody to Love -Sevecek Biri ya da Alfonso Arau'nun A Walk in the Clouds - Bulutlarda Yürüyüş filmleri gibi. 1980'lerin ortalarında yeniden Broadway'e dönmüş ve yıllar sonra Zorba karakterini sahnede canlandırmıştır. Bir aralar plâk dolduran ve "I Love You You Love Me' adlı parçasını listelere sokan da odur.
O sinemadaki 60 yılı aşan çabasından henüz yorulmamış enerjisini 85'e yaklaşan yaşına rağmen tüketmemiş bir sinema adamı doğuştan bir oyuncu mesleğini sonuna dek götürecek bir profesyoneldir. Bir zamanlar "benim sadece kızılderili oynayabileceğimi sanıyorlar" diye tepki gösteren genç ve öfkeli aktör artık bir dünya oyuncusuna ve bir beyazperde efsanesine dönüşmüştür. İslamiyet'in doğuşunu anlatan "Çağrı" filminde Hz. Hamza rolünü oynayan Quinn Türk izleyicilerin gönlünde taht kurmuştu. Özyaşamını daha 1972'de "The Original Sin-İlk Günah" adıyla yayınlayan Quinn'in günümüzde bu kitabı yeniden ele alıp birçok bölüm eklemesi gerekecektir!.2 haziran 2001 tarihinde abd 'nin Boston kentindeki bir hastanede tedavi gören Quinn solunum yetersizliğinden hayatını kaybetti. 86 yaşında hayata gözlerini yuman Athony Quinn ile ilgili tedavi gördüğü Brigham and Women's Hastanesi'nde ayrıntılı açıklama yapılmadı. Bir hastane yetkilisi sadece Quinn'in 09:30'da öldüğünü belirtmekle yetindi. Bir süredir hastanede tedavi gören ünlü aktörün yakın arkadaşı Rhode İsland eyaleti Providence kenti Belediye Başkanı Vincent Buddy Cianci Quin'in solunum yetmezliğinden öldüğünü kaydetti.
Meksika'da Chiuhaha kasabasında doğduğu kesin. Annesinin Meksikalı babasının İrlandalı olduğu da. Ancak mesleklere gelince çelişkili bilgiler var. Annesinin Pancho Villa'nın yanında savaşmış sert bir kadın bir "soldadera" olduğu söylenir. Babası ise bir söylentiye göre bir kameraman bir diğerine göreyse mevsimlik işçi olarak işe başlayıp sonradan holywood'un ilk günlerinde bir hayvanat bahçesi kuran bir serüvencidir. Karmaşık kökenleri ve Latin/Anglo-Sakson karışımı kanı onun ilerde hemen her ırktan ve kökenden kişilikleri rahatlıkla oynamasını sağlayacaktır. Quinn gerçek ve eksiksiz bir dünya vatandaşıdır.
İlk gençliğinde boğa güreşine merak sarar arenaya çıkar. Sonra 1936'da sinemaya adım atar. İlk filmlerindeki çok küçük rollerini zaman içinde büyük rollere çevirir. Ama bu Meksikalı kızılderili veya gangster rolleri ona şöhretin yolunu açacak gibi değildir. O yıllardaki asıl başarısı 1936'da The Plainsman -Ovalar Kaplanı iki yıl sonra The Buccaneer - Korsan ertesi yıl da Union Pasific- Pasifik Ekspresi filmlerinde rol aldığı ünlü yönetmen Cecil B. de Mille'in evlat edindiği kızı Katharine de Mille'in kalbini çalarak onunla evlenmesidir. Ama bu bile 1930'ların sonlarında Quinn'e bekledigi ünü getirmeyecektir.
Savaş yıllarında Paramount'tan ayrılıp Warner Bros ve FOX'la çalışır. Rollerinin önemi çok yavaş biçimde artmaktadır. Sert giderek çirkin fiziğinin ardında saklı o müthiş dinamizmi henüz bilinmediği için yönetmenler ona önemli rolleri lâyık görmezler. Blood and Sand - Kanlı Meydan They Died with their Boots On - Sayılı Kahramanlar The Oxbow İncident- Oxbow Olayı Buffalo Bill gibi filmlerde hep asıl kahramanın yanıbaşındaki adam veya adamlardan biridir. Sayılı Kahramanlar'da kızılderili şef Crazy Horse veya Bataan'a Dönüş'teki Filipinli savaşçı rollerine aynı inandırıcılığı katabilmektedir.
Sinemadan beklediğini bulamayan Quinn Broadway'e yönelir orda "İhtiras Tramvayı" oyununda Marlon Brando'nun yerini alarak eşit düzeyde başarı kazanır. 1951'de üç yıllık bir ayrılıktan sonra Hollywood'a döndüğünde şansı artmış gibidir. Robert Rossen'ın şaşırtıcı boğa güreşi filmi The Brave Bulls - Kanlı Kılıç'ta başarı kazanır. Hemen ardından Meksika kökenlerini hatırlayan Elia Kazan tarafından Viva Zapata'da marlon brando/Zapata'nın kardeşini oynamak için seçilir. İki oyuncu da Oscar adayı olarak Broadway'deki rekabetlerini sürdürürler. (Zaten sette de pek anlaşamadıkları hem Kazan'ın hem de Brando'nun anılarında yazlıdır.)
Bu ilk raundu Quinn kazanır yardımcı oyuncu olarak heykelciği kucaklar. Dört yıl sonra da Minnelli'nin Lust for Life - Ölmeyen İnsanlar'ındaki Gauguin rolüyle ikinci yardımcı oyuncu Oscar'ını alacaktır. Ancak Brando sonraları iki baş oyuncu Oscar'ıyla elbette bu yarışı önde bitirir.
İlk Oscar'ı Quinn'in şansını artırır. Art arda Ride Wayuero - İki Aşk Arasında Blowing Wild - Müthiş Mücadele gibi gösterişli western'lerde Robert Taylor Ava Gardner Gary CooperBarbara Stanwyck gibi starlarla ve eşit düzeyde rollerde oynar. Avrupa sinemasının ilgisini çeker. federico fellini'nin ilk büyük filmi La-Strada -Sonsuz Sokaklar'da nefes kesici bir Zampano olur. Küçücük bebek kadın Gelsomina'ya tutulan gezginci dev gösteri adamı. İtalya'da çevrilen bir Hun İmparatoru Attila'da Attila olur uluslararası yapım Ulysses - Kral Ülis'in Maceraları'nda ise kralın en yakın arkadaşı.
Fransız yapımı bir Notre Dame' ın Kamburu'nda Gina Lollobrigida'nın oynadığı Esmeralda'ya vurulan kambur Quasimodo olur. Yeniden Hollywood'a dönüp Lust for Life - Ölmeyen İnsanlar'la ikinci Oscar'ını alır. O artık büyük bir yıldız ve uluslararası bir stardır.
Quinn bundan sonra o ünlü etnik portreler galerisini açar. Wild is the Wind - Vahşi Aşk'ta Anna Magnani Hot Spell'de Shirley Booth Black Orchid - Siyah Orkide'de Sophia Loren'in karşısında hep İtalyan kökenlileri oynar. Last Train from Gun Hill - Kan Davasının Sonu Warlock - Korkunç Mücadele; Hellen in Pink Tights- Korkunç Kumpanya gibi klâsikleşen western'lerde bu türün kalıplarını aşan incelikli kişilikler çizer. Kayınpederi De Mille'in hastalanması üzerine onun başladığı The Buccaneer - Karsan filmini (ikinci çevrim) yönetmen olarak tamamlar. (Bu alandaki tek denemesi.) 1960'larda Nicholas Ray'in The Savage İnnocents-Vahşi Masumlar'ında Eskimo olur.
Arabistanlı Lawrence'in Bedevi şeyhi Barabbas'ın Barabbas'ı Zorba the Greek - Zorba'nın Yunanlı ermiş Zorba'sı hep odur. Cacoyannis'in filminde bu ünlü Nikos Kazancakis kahramanına yaşam sevgisi Akdeniz felsefesi sirtaki adımları ve uzo tutkusuyla karışık müthiş bir canlılık getirir ve son Oscar adaylığını kazanır. Bu rol onun sağduyulu ayakları yere basan ama aynı ölçüde hülyalı ve duygusal toprak adamları kimliğinin zirvesidir. Artık daha öteye gitmesi nerdeyse olanaksızdır.
Nitekim gidemez de. Ama hep dener. Daha iyisini değilse de farklısını özgün ve yeni olanını yapmak için uğraşır. The Guns of Navarone - Navaron'un Topları Lost Command-Zafer Yolları The Twenty Fifth Hour- Yirmibeşinci Saat The Rover-Maceralar Beldesi The Magus-Büyücü The Marseilles Contrad -Ölüm Anlaşması gibi uluslararası yapımlarda oynar. İsviçreli yazar Frederich Durrenmatt'tan uyarlanan The Visit-Ziyaret'te (1963) eşlik ettiği Ingrid Bergman'ı beş yıl sonra A Walk in the Spring Rain - Bahar Yağmuru'nda yeniden bulur.
Anna Magnani ile yeniden karşılaşması ise Stanley Kramer'ın The Secret of Santa Vittoria - Kasabanın Sırrı'nda gerçekleşir. Baba'nın açtığı furyada The Don is Dead - Baba Öldü'de kendi Corleone'sini yaratırken The Shoes of the Fisherman'da Papa The Message - Çağrı'da Hazret-i Muhammed'in dava ve inanç dostu Hamza The Greek Tycon -Akdenizli'de armatör Onassis olur.
70'lerdeki filmleri gösterişli ama koftur. 80'lerde ise hep eski başarılarını yineler gibidir. Lion of the Desert - Çöl Aslanı Çağrı'nın başarısını yinelemek isteyen Mustafa Akkad'ın kotardığı bir İslam usulü üstün yapım The Richest Man in the World yine Onassis'i oynadığı bir TV dizisidir. 90'lara ise The Revenge-İntikam Ghosts Can't Do It - Hayaletler Beceremez gibi gerçek facialarla girer. Acaba en küçük bir seçme duygusu kalmamışçasına bunamış mıdır? Üç eşinden olan toplam sekiz çocuğuna bakmak için paraya bu derece gereksinmesi mi vardır? Yoksa hep hayalini kurduğu (ve sonunda gerçekleştiremediği) bir Picasso'nun hayatı projesi için sermaye mi toplamaya çalışmaktadır?
Ancak Quinn tükenmiş değildir. Nitekim son yıllarda kimi genç ve özgün yönetmenlerin filmlerinde küçük ama çarpıcı roller almayı ve bu filmlere değer katmayı sürdürür. Spike Lee'nin Jungle Fever John McTiernan'ın The Last Action Hero - Son Muhtefem Kahraman Alexander Rockwell'in Somebody to Love -Sevecek Biri ya da Alfonso Arau'nun A Walk in the Clouds - Bulutlarda Yürüyüş filmleri gibi. 1980'lerin ortalarında yeniden Broadway'e dönmüş ve yıllar sonra Zorba karakterini sahnede canlandırmıştır. Bir aralar plâk dolduran ve "I Love You You Love Me' adlı parçasını listelere sokan da odur.
O sinemadaki 60 yılı aşan çabasından henüz yorulmamış enerjisini 85'e yaklaşan yaşına rağmen tüketmemiş bir sinema adamı doğuştan bir oyuncu mesleğini sonuna dek götürecek bir profesyoneldir. Bir zamanlar "benim sadece kızılderili oynayabileceğimi sanıyorlar" diye tepki gösteren genç ve öfkeli aktör artık bir dünya oyuncusuna ve bir beyazperde efsanesine dönüşmüştür. İslamiyet'in doğuşunu anlatan "Çağrı" filminde Hz. Hamza rolünü oynayan Quinn Türk izleyicilerin gönlünde taht kurmuştu. Özyaşamını daha 1972'de "The Original Sin-İlk Günah" adıyla yayınlayan Quinn'in günümüzde bu kitabı yeniden ele alıp birçok bölüm eklemesi gerekecektir!.2 haziran 2001 tarihinde abd 'nin Boston kentindeki bir hastanede tedavi gören Quinn solunum yetersizliğinden hayatını kaybetti. 86 yaşında hayata gözlerini yuman Athony Quinn ile ilgili tedavi gördüğü Brigham and Women's Hastanesi'nde ayrıntılı açıklama yapılmadı. Bir hastane yetkilisi sadece Quinn'in 09:30'da öldüğünü belirtmekle yetindi. Bir süredir hastanede tedavi gören ünlü aktörün yakın arkadaşı Rhode İsland eyaleti Providence kenti Belediye Başkanı Vincent Buddy Cianci Quin'in solunum yetmezliğinden öldüğünü kaydetti.