Asrevya
Paylaşımcı Üye
- Katılım
- 30 Eyl 2023
- Mesajlar
- 1,532
- Tepki
- 43
25 metrelik bir yükseklikten sert bir zemine düşerseniz, hayatta kalma şansınız %10 olacaktır. Mesafeyi artırıp, uçakların uçtuğu 9000 küsur metrelik bir yükseklikten serbest düşüşe başlarsanız, ihtimaller pek de lehinize değil...
Paraşütle atladıktan sonra 39 bin metre yükseklikten bile yere sağ salim inmeyi başarmak mümkün, nitekim Felix Baumgartner adlı biri 2012 yılında oldukça görkemli bir şovla bunu başarmıştı.
Peki paraşütsüz bir şekilde, o mesafenin yaklaşık dörtte birine tekabül eden 9 bin metreden atlayarak -veya daha olası bir senaryo üzerinden gidersek, düşerek- sağ kalmak mümkün mü?
Varsayalım ki bir uçak kazası meydana geldi ve bu kaza neticesinde bir şekilde uçaktan fırlayarak serbest düşüşe başladık.
9000 metrelik bu düşüşümüzün ilk etabında çok düşük bir oksijen seviyesine sahip bir hava katmanı içerisinde, -56 derecede, yüzlerce kilometrelik bir hızla ilerleyeceksiniz.
Bilim insanlarına göre çoğu insan, bu anlardaki düşüşün beyin üzerinde yaratacağı psikolojik travmayı atlatamaz. Ayrıca bu ilk sürecin sinir ve dolaşım sistemleri üzerindeki etkisi de çok fazla olacağından, daha bu esnada bir daha düşüş boyunca ayılmayacak şekilde kendinizden geçmeniz çok yüksek ihtimal. Bu durum da yere çakılışınızı kontrol edememenize, dolayısıyla ölmenize sebep olacaktır.
Eğer vücudunuz oldukça sağlıklıysa, bu ilk anın vücudunuz üzerindeki etkilerini atlatabilirsiniz. Ancak sonrasında, o yükseklikte havada çok az oksijen olduğundan, oksijen yetmezliği yaşamanız büyük ihtimal. Bunun neticesinde de saatte 200 km'ye yakın bir hızla, baygın bir şekilde yere düşmeye devam edersiniz.
Özetle; 170 saniyede yere çarpacağınız bu yolculuğunuzun büyük bir kısmında, baygın olarak kalacaksınız.
Fakat diyelim ki, düşüşünüzün ortalarına doğru havanın 22 dereceye kadar çıkması ve oksijen miktarının artmasıyla da bir şekilde bilincinizi tekrar kazandınız ve ayıldınız. Yapmanız gereken ilk şey, acilen düşüş pozisyonunuzu sabitlemek. Bunu da yüz üstü uzanırmış gibi bir pozisyon alıp kollarınızı da iyice açarak yapmanız gerek.
Bunu yaptıktan sonra etrafınıza biraz bakınıp, yakınınızda uçaktan bir enkaz parçasının olup olmadığına bakmalısınız. Bu, düşüşünüzün en önemli kısmı. Çünkü uçak parçalarına tutunmak, hayatta kalma şansınızı oldukça artıracaktır.
Geçmişte uçak kazalarından kurtulan kişilerinin çoğunun ya koltuklarıyla birlikte düştüğü ya da enkaz parçaları arasında kaldıkları için sağ kaldıkları belirlenmiş.
Sırp hostes Vesna Vulovic, bu durumun en büyük örneklerinden. Kendisi 10 bin metre yükseklikten paraşütsüz bir şekilde düşmesine rağmen, uçak enkazlarına tutunduğu için hayatta kalmayı başarmış.
Geldik son kısma, nasıl bir zemine düşmelisiniz?
Sanılanın aksine suya düşmek, sanki betona düşmüşsünüz gibi direkt olarak ölmenize sebep olacaktır. Bunun yerine kar tabakalarına, yeni sürülmüş tarlalara veya bataklıklara düşmeye çalışmalısınız. Yumuşak zemine sahip bu bölgeler, hayatta kalma ihtimalinizi biraz da olsa artıracaktır.
Tüm bunları uygularsanız bile, hayatta kalma şansınız %1 bile değil. Ancak yine de bu şanstaki küçük bir artış bile, öyle bir durumda çok önemli olacaktır...
Eray Kaşıkçı
Paraşütle atladıktan sonra 39 bin metre yükseklikten bile yere sağ salim inmeyi başarmak mümkün, nitekim Felix Baumgartner adlı biri 2012 yılında oldukça görkemli bir şovla bunu başarmıştı.
Peki paraşütsüz bir şekilde, o mesafenin yaklaşık dörtte birine tekabül eden 9 bin metreden atlayarak -veya daha olası bir senaryo üzerinden gidersek, düşerek- sağ kalmak mümkün mü?
Varsayalım ki bir uçak kazası meydana geldi ve bu kaza neticesinde bir şekilde uçaktan fırlayarak serbest düşüşe başladık.
9000 metrelik bu düşüşümüzün ilk etabında çok düşük bir oksijen seviyesine sahip bir hava katmanı içerisinde, -56 derecede, yüzlerce kilometrelik bir hızla ilerleyeceksiniz.
Bilim insanlarına göre çoğu insan, bu anlardaki düşüşün beyin üzerinde yaratacağı psikolojik travmayı atlatamaz. Ayrıca bu ilk sürecin sinir ve dolaşım sistemleri üzerindeki etkisi de çok fazla olacağından, daha bu esnada bir daha düşüş boyunca ayılmayacak şekilde kendinizden geçmeniz çok yüksek ihtimal. Bu durum da yere çakılışınızı kontrol edememenize, dolayısıyla ölmenize sebep olacaktır.
Eğer vücudunuz oldukça sağlıklıysa, bu ilk anın vücudunuz üzerindeki etkilerini atlatabilirsiniz. Ancak sonrasında, o yükseklikte havada çok az oksijen olduğundan, oksijen yetmezliği yaşamanız büyük ihtimal. Bunun neticesinde de saatte 200 km'ye yakın bir hızla, baygın bir şekilde yere düşmeye devam edersiniz.
Özetle; 170 saniyede yere çarpacağınız bu yolculuğunuzun büyük bir kısmında, baygın olarak kalacaksınız.
Fakat diyelim ki, düşüşünüzün ortalarına doğru havanın 22 dereceye kadar çıkması ve oksijen miktarının artmasıyla da bir şekilde bilincinizi tekrar kazandınız ve ayıldınız. Yapmanız gereken ilk şey, acilen düşüş pozisyonunuzu sabitlemek. Bunu da yüz üstü uzanırmış gibi bir pozisyon alıp kollarınızı da iyice açarak yapmanız gerek.
Bunu yaptıktan sonra etrafınıza biraz bakınıp, yakınınızda uçaktan bir enkaz parçasının olup olmadığına bakmalısınız. Bu, düşüşünüzün en önemli kısmı. Çünkü uçak parçalarına tutunmak, hayatta kalma şansınızı oldukça artıracaktır.
Geçmişte uçak kazalarından kurtulan kişilerinin çoğunun ya koltuklarıyla birlikte düştüğü ya da enkaz parçaları arasında kaldıkları için sağ kaldıkları belirlenmiş.
Sırp hostes Vesna Vulovic, bu durumun en büyük örneklerinden. Kendisi 10 bin metre yükseklikten paraşütsüz bir şekilde düşmesine rağmen, uçak enkazlarına tutunduğu için hayatta kalmayı başarmış.
Geldik son kısma, nasıl bir zemine düşmelisiniz?
Sanılanın aksine suya düşmek, sanki betona düşmüşsünüz gibi direkt olarak ölmenize sebep olacaktır. Bunun yerine kar tabakalarına, yeni sürülmüş tarlalara veya bataklıklara düşmeye çalışmalısınız. Yumuşak zemine sahip bu bölgeler, hayatta kalma ihtimalinizi biraz da olsa artıracaktır.
Tüm bunları uygularsanız bile, hayatta kalma şansınız %1 bile değil. Ancak yine de bu şanstaki küçük bir artış bile, öyle bir durumda çok önemli olacaktır...
Eray Kaşıkçı