Asrevya
Paylaşımcı Üye
- Katılım
- 30 Eyl 2023
- Mesajlar
- 1,532
- Tepki
- 43
Başlıca iki mukayese biçimi vardır.
Birincisi, göreceli üstünlüğü gösteren ve Türkçede “ daha “edatıyla ifade edilen comperativedir. İkincisi, ikiden fazla kişi veya nesne arasında “en iyi, en üstün, en ...vs.yi ” gösteren superlative.
Hard - Harder - Hardest
Greedily - More Greedily - Most Geedily
Rarely - More Rarely - Most Rarely
(Düzensiz Zarflar)
far - farther/further - farthest/furthes
late - later - last
little - less - least
much - more - most
well - better - best
EXAMPLES (ÖRNEKLER)
- She cooks better than everyone I know. (Tanıdığım herkesden daha iyi yemek pişirir.)
- She types the fastest of all the secretaries. (Tüm sekreterlerin içinde en hızlı tapaj yapandır.)
- I can speak English as well as you. (Senin kadar iyi İngilizce konuşabilirim.)
- She doesn’t drive as carefull as her mother. (Annesi kadar dikkatli sürmez.)
- The baby cannot eat so much as you can. (Bebek senin kadar çok yiyemez.)
- She could understand me more quickly than I had expected. (Beni beklemiş olduğundandan daha çabuk anlayabildi.)
- He always comes late. (O daima geç gelir.)
- I last saw him 2 weeks ago. (Onu en son 2 hafta önce gördüm.)
- Her latest book is about child care. (Son (en yeni) kitabı çocuk bakımı hakkındadır.)
- We’ll enquire further into this matter. (Bu meseleği daha derinliğine soruşturacağız.)
- The faster I work, the more mistakes I make. (Ne kadar hızlı çalışırsam o kadar çok hata yaparım.)
- It rained more and more quickly. (Gittikçe daha hızlı yağmur yağdı.)
Birincisi, göreceli üstünlüğü gösteren ve Türkçede “ daha “edatıyla ifade edilen comperativedir. İkincisi, ikiden fazla kişi veya nesne arasında “en iyi, en üstün, en ...vs.yi ” gösteren superlative.
Hard - Harder - Hardest
Greedily - More Greedily - Most Geedily
Rarely - More Rarely - Most Rarely
(Düzensiz Zarflar)
far - farther/further - farthest/furthes
late - later - last
little - less - least
much - more - most
well - better - best
EXAMPLES (ÖRNEKLER)
- She cooks better than everyone I know. (Tanıdığım herkesden daha iyi yemek pişirir.)
- She types the fastest of all the secretaries. (Tüm sekreterlerin içinde en hızlı tapaj yapandır.)
- I can speak English as well as you. (Senin kadar iyi İngilizce konuşabilirim.)
- She doesn’t drive as carefull as her mother. (Annesi kadar dikkatli sürmez.)
- The baby cannot eat so much as you can. (Bebek senin kadar çok yiyemez.)
- She could understand me more quickly than I had expected. (Beni beklemiş olduğundandan daha çabuk anlayabildi.)
- He always comes late. (O daima geç gelir.)
- I last saw him 2 weeks ago. (Onu en son 2 hafta önce gördüm.)
- Her latest book is about child care. (Son (en yeni) kitabı çocuk bakımı hakkındadır.)
- We’ll enquire further into this matter. (Bu meseleği daha derinliğine soruşturacağız.)
- The faster I work, the more mistakes I make. (Ne kadar hızlı çalışırsam o kadar çok hata yaparım.)
- It rained more and more quickly. (Gittikçe daha hızlı yağmur yağdı.)