Asrevya
Paylaşımcı Üye
- Katılım
- 30 Eyl 2023
- Mesajlar
- 1,532
- Tepki
- 43
Nâziât sûresinden sonra Mekke'de inmiştir. 19 (ondokuz) âyettir. Manası yarılmaktırtır. Göğün yarılmasından söz ederek başladığı için bu adı almıştır. Konusu ahiret âlemidir.
إِذَا السَّمَاء انفَطَرَتْ ﴿١﴾
1.İzâs semâunfetarat.
Sema çatlayıp yarıldığı zaman.
وَإِذَا الْكَوَاكِبُ انتَثَرَتْ ﴿٢﴾
2.Ve izâl kevâkibunteserat.
Ve yıldızlar dağıldığı zaman.
وَإِذَا الْبِحَارُ فُجِّرَتْ ﴿٣﴾
3.Ve izâl bihâru fuccirat.
Ve denizler kabarıp karıştığı zaman.
وَإِذَا الْقُبُورُ بُعْثِرَتْ ﴿٤﴾
4.Ve izâl kubûru bu’sirat.
Ve kabirler alt üst edildiği (ölüler dışarı çıkarıldığı) zaman.
عَلِمَتْ نَفْسٌ مَّا قَدَّمَتْ وَأَخَّرَتْ ﴿٥﴾
5.Alimet nefsun mâ kaddemet ve ahharat.
(Her) nefs ne takdim ettiğini (yaptığını) ve neyi tehir ettiğini (yapmadığını) bilmiştir.
يَا أَيُّهَا الْإِنسَانُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ الْكَرِيمِ ﴿٦﴾
6.Yâ eyyuhâl insânu mâ garrake bi rabbikel kerîm(kerîmi).
Ey insan! Kerim olan Rabbine karşı seni aldatan (mağrur kılan) nedir?
الَّذِي خَلَقَكَ فَسَوَّاكَ فَعَدَلَكَ ﴿٧﴾
7.Ellezî halakake fe sevvâke fe adeleke.
O (senin Rabbin) ki, seni yarattı, sonra seni sevva etti (dizayn etti), sonra da düzen üzere seni dengeli, sağlıklı kıldı.
فِي أَيِّ صُورَةٍ مَّا شَاء رَكَّبَكَ ﴿٨﴾
8.Fî eyyi sûratin mâ şâe rakkebeke.
Dilediği surette (şekilde) seni terkip etti (farklı genetik şifreleri biraraya getirip (her insana) farklı suretler verdi).
كَلَّا بَلْ تُكَذِّبُونَ بِالدِّينِ ﴿٩﴾
9.Kellâ bel tukezzibûne bid dîn(dîni).
Hayır, bilâkis siz dîni yalanlıyorsunuz.
وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ ﴿١٠﴾
10.Ve inne aleykum le hâfızîn(hâfızîne).
Ve muhakkak ki, sizin üzerinizde mutlaka (hıfzeden) hafaza melekleri vardır.
كِرَامًا كَاتِبِينَ ﴿١١﴾
11.Kirâmen kâtibîn(kâtibîne).
Şerefli yazıcılar (kaydediciler) olarak.
يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ ﴿١٢﴾
12.Ya’lemûne mâ tef’alûn(tef’alûne).
Yaptığınız şeyleri bilirler.
إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ ﴿١٣﴾
13.İnnel ebrâre lefî naîm(naîmin).
Muhakkak ki ebrar olanlar, elbette ni’metler içindedir.
وَإِنَّ الْفُجَّارَ لَفِي جَحِيمٍ ﴿١٤﴾
14.Ve innel fuccâre le fî cahîm(cahîmin).
Ve muhakkak ki füccar, mutlaka alevli ateş içindedir.
يَصْلَوْنَهَا يَوْمَ الدِّينِ ﴿١٥﴾
15.Yaslevnehâ yevmed dîn(dîni).
Dîn günü ona (alevli ateşe) yaslanırlar (atılırlar).
وَمَا هُمْ عَنْهَا بِغَائِبِينَ ﴿١٦﴾
16.Ve mâ hum anhâ bi gâibîn(gâibîne).
Ve onlar, ondan (alevli ateşten) gaib olacak (kaybolacak, yanıp bitecek) değillerdir.
وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ ﴿١٧﴾
17.Ve mâ edrâke mâ yevmud dîn(dîni).
Ve dîn gününün ne olduğunu sana bildiren nedir?
ثُمَّ مَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ ﴿١٨﴾
18.Summe mâ edrâke mâ yevmud dîn(dîni).
Sonra (evet), dîn gününün ne olduğunu sana bildiren nedir?
يَوْمَ لَا تَمْلِكُ نَفْسٌ لِّنَفْسٍ شَيْئًا وَالْأَمْرُ يَوْمَئِذٍ لِلَّهِ ﴿١٩﴾
19.Yevme lâ temliku nefsun li nefsin şey’â(şey’en), vel emru yevme izin lillâh(lillâhi).
O gün bir nefs, diğer bir nefs için bir şeye (güç yetirmeye) malik değildir. Ve izin günü emir Allah’ındır.
إِذَا السَّمَاء انفَطَرَتْ ﴿١﴾
1.İzâs semâunfetarat.
Sema çatlayıp yarıldığı zaman.
وَإِذَا الْكَوَاكِبُ انتَثَرَتْ ﴿٢﴾
2.Ve izâl kevâkibunteserat.
Ve yıldızlar dağıldığı zaman.
وَإِذَا الْبِحَارُ فُجِّرَتْ ﴿٣﴾
3.Ve izâl bihâru fuccirat.
Ve denizler kabarıp karıştığı zaman.
وَإِذَا الْقُبُورُ بُعْثِرَتْ ﴿٤﴾
4.Ve izâl kubûru bu’sirat.
Ve kabirler alt üst edildiği (ölüler dışarı çıkarıldığı) zaman.
عَلِمَتْ نَفْسٌ مَّا قَدَّمَتْ وَأَخَّرَتْ ﴿٥﴾
5.Alimet nefsun mâ kaddemet ve ahharat.
(Her) nefs ne takdim ettiğini (yaptığını) ve neyi tehir ettiğini (yapmadığını) bilmiştir.
يَا أَيُّهَا الْإِنسَانُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ الْكَرِيمِ ﴿٦﴾
6.Yâ eyyuhâl insânu mâ garrake bi rabbikel kerîm(kerîmi).
Ey insan! Kerim olan Rabbine karşı seni aldatan (mağrur kılan) nedir?
الَّذِي خَلَقَكَ فَسَوَّاكَ فَعَدَلَكَ ﴿٧﴾
7.Ellezî halakake fe sevvâke fe adeleke.
O (senin Rabbin) ki, seni yarattı, sonra seni sevva etti (dizayn etti), sonra da düzen üzere seni dengeli, sağlıklı kıldı.
فِي أَيِّ صُورَةٍ مَّا شَاء رَكَّبَكَ ﴿٨﴾
8.Fî eyyi sûratin mâ şâe rakkebeke.
Dilediği surette (şekilde) seni terkip etti (farklı genetik şifreleri biraraya getirip (her insana) farklı suretler verdi).
كَلَّا بَلْ تُكَذِّبُونَ بِالدِّينِ ﴿٩﴾
9.Kellâ bel tukezzibûne bid dîn(dîni).
Hayır, bilâkis siz dîni yalanlıyorsunuz.
وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ ﴿١٠﴾
10.Ve inne aleykum le hâfızîn(hâfızîne).
Ve muhakkak ki, sizin üzerinizde mutlaka (hıfzeden) hafaza melekleri vardır.
كِرَامًا كَاتِبِينَ ﴿١١﴾
11.Kirâmen kâtibîn(kâtibîne).
Şerefli yazıcılar (kaydediciler) olarak.
يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ ﴿١٢﴾
12.Ya’lemûne mâ tef’alûn(tef’alûne).
Yaptığınız şeyleri bilirler.
إِنَّ الْأَبْرَارَ لَفِي نَعِيمٍ ﴿١٣﴾
13.İnnel ebrâre lefî naîm(naîmin).
Muhakkak ki ebrar olanlar, elbette ni’metler içindedir.
وَإِنَّ الْفُجَّارَ لَفِي جَحِيمٍ ﴿١٤﴾
14.Ve innel fuccâre le fî cahîm(cahîmin).
Ve muhakkak ki füccar, mutlaka alevli ateş içindedir.
يَصْلَوْنَهَا يَوْمَ الدِّينِ ﴿١٥﴾
15.Yaslevnehâ yevmed dîn(dîni).
Dîn günü ona (alevli ateşe) yaslanırlar (atılırlar).
وَمَا هُمْ عَنْهَا بِغَائِبِينَ ﴿١٦﴾
16.Ve mâ hum anhâ bi gâibîn(gâibîne).
Ve onlar, ondan (alevli ateşten) gaib olacak (kaybolacak, yanıp bitecek) değillerdir.
وَمَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ ﴿١٧﴾
17.Ve mâ edrâke mâ yevmud dîn(dîni).
Ve dîn gününün ne olduğunu sana bildiren nedir?
ثُمَّ مَا أَدْرَاكَ مَا يَوْمُ الدِّينِ ﴿١٨﴾
18.Summe mâ edrâke mâ yevmud dîn(dîni).
Sonra (evet), dîn gününün ne olduğunu sana bildiren nedir?
يَوْمَ لَا تَمْلِكُ نَفْسٌ لِّنَفْسٍ شَيْئًا وَالْأَمْرُ يَوْمَئِذٍ لِلَّهِ ﴿١٩﴾
19.Yevme lâ temliku nefsun li nefsin şey’â(şey’en), vel emru yevme izin lillâh(lillâhi).
O gün bir nefs, diğer bir nefs için bir şeye (güç yetirmeye) malik değildir. Ve izin günü emir Allah’ındır.